xpr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

MENÜ

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Seyehat ipuçları
  • Yurt içi gezilerimiz
  • Yurt dışı gezilerimiz
  • Çocuklarla hafta sonuÇOCUK
  • YAŞAM
  • GENEL BİLGİLER
  • 24 Ağustos 2017 Perşembe

    Yedigöller

    Yıllar önce Yedigöller'e bir turla gitmiştik. Çok beğenmiş ve çokta eğlenmiştik. Bugün ise ailece gidip hem temiz bir hava almak hemde ailemizin diğer üyelerine bu muhteşem yeri göstermek istedik. Yıllık iznimizde Karasu'da olduğumuzdan dolayı Yedigöller'e Karasu'dan nasıl gittiğimizi, nerelere uğradığımızı, Yedigöller'e vardığımızda neler yaptığımızı ve o muhteşem yere ait çektiğimiz fotoğrafları sizlerle paylaşacağım.

    Önce Yedigöller Milli Parkı'na ait bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.

    Bolu ilinin kuzeyinde 1.636  hektar alan içersinde yer alan Yedilgöller 1965 yılında ''Milli Park'' olarak korunmaya alınmıştır.
    Kuzeyden güneye 1500 metrelik mesafede sıralanmış ve Milli Parka adını veren yedi tane gölden oluşmuştur. Yedigöller Milli Parkı içersindeki göller; Deringöl, Büyükgöl, Seringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl,, İncegöl, Sazlıgöl'dür.

    İstanbul Yedigöller Arası Kaç Km 

    İstanbul Yedigöller arası yaklaşık 310 km olup, ulaşım Yedigöller'e giden yolun bir kısmının (bizim gittiğimiz tarihte) bozuk olması nedeniyle 4  - 5 saat  sürmektedir.

    Karasu Yedigöller Arası  Kaç Km

    Karasu Yedigöller arası yaklaşık 164 km olup 2 - 3 saate varılabilir. ( Ancak Yedigöller yoluna girdiğimizde yolun bir kısmı yapılmamış olması nedeniyle bizim varmamız maalesef yaklaşık 4 saati buldu) Ama buna rağmen değdi doğrusu.

    Evet şimdi Yedigöller turumuzu anlatmaya başlayalım artık değilmi? 😊

    Aslında sabah erken kalkıp mola verdiğimiz bir yerde kahvaltımızı yapıp yola devam ederiz diye düşünüyorduk. Fakat sabah geç kalkınca kahvaltımızı evde yapıp yola öyle çıkmaya karar verdik. Evde yaptığımız güzel bir kahvaltı sonrası Karasu'dan çıktık yola. Hafta arası olması nedeniyle yolda trafik yoktu.  Araba ile Bolu dağından giderken Dağda yolun sağında bulunan Murat'ın yeri adında bir mekanda çay içip aynı zamanda dinlenelim diye mola verdik. Biz evden çıkarken  hava sıcak olmasına rağmen Bolu Dağı rüzgarlı ve bayağı serindi. Burada otururken gerçekten üşüdük. Her ihtimale karşı arabaya yedek kıyafet ve hırka koymuş olmam burada çok işimize yaradı.😑

    Murat'ın Yerin'de çayımızı içtik. Hava serindi Ama çok temiz bir havası vardı buranın. İsteyen buranın Restaurant bölümünde yemekte yiyebilir. Biz  henüz acıkmadığımızdan yemek yemedik. Burda küçük çocuğu olanlar için küçük bir park alanıda yapılmış. Siz yemek yerken çocuğunuzda parkta oyun oynayabilir. Neyse biz dinlendikten sonra yolumuza devam etmek üzere buradan ayrıldık. Uzun bir yolculuk sonrasnda Yedigöller tabelasını görünce çok sevindik. Tabelayı gördüğümüze göre birazdan varırız diye düşünmemize rağmen öyle olmadı maalesef. Tabelada Yedigöller 40 km olarak göstermesine rağmen yol bitmek bilmedi adeta. Nedeni ise yolun  ilk 10- 15 km'lik kısmının bozuk olmasıydı. Dünya harikası bu muhteşem yere giden bu yolun neden yapılmadığına bir anlam veremedik. 10-15 km yolu yaklaşık 1 saatte geçebildik. Yolun kalan yarısı ise arnavut kaldırımıydı. En azından yolun kalan kısmından giderken daha rahat ettik. Yol virajlı ve 2 araba geçecek kadar alan var. Bu nedenle giderken dikkatli olmakta fayda var.



    Ancak manzara o kadar güzelki yolun sağında ve solunda bulunan ağaçlar arasından yola devam ederken varacağınız yerinde en az buralar kadar güzel olacağını düşünüyorsunuz.


                                      
    Nihayet zorlu ve uzun bir yolculuk sonrası Yedigöller Milli Parkı'na ulaşıyoruz.


    Giriş ücreti olarak Otomobillerden 12.- TL alınıyor.  Arabamızı park ettikten sonra çevreyi gezmeye başlıyoruz. Göllerin çevresinde; kayın, meşe, gürgen, kızılağaç, karaağaç, ıhlamur gibi ağaçlar bulunuyor. Daha girişte, henüz dolaşmaya başlamadan bile bu muhteşem yere hayran kalıyorsunuz. Biz ilk önce dağın alt kısmında bulunan göllerden biri olan Deringöl'ün çevresini dolaşıyoruz.


    Deringöl: Derinliği 20 metreyi bulan gölün çevresini dolaşıyor ve fotoğraflar çekiyoruz. 



    Burada balık tutmaya çalışan çocuklu bir aileninde çocukları ile eğlenceli bir gün geçirdiklerine tanık oluyoruz. Deringöl'ün hemen yanında Piknik alanı ve Kamp alanları bulunuyor. Çadırlı kamp alanına kamp kurmak  isterseniz bir miktar ücret ödemelisiniz.
                               
    Burada ateş ve mangal yakmak yasak. Ağustos ayında gitmemize rağmen bayağı serin olan Yedigöller'de kamp yapan bazı genç arkadaşlara gece havanın nasıl olduğunu sorunca özelikle gece 3'den sonra inanılmaz derecede soğuk olduğunu ve akşam saatlerinde kamp alanlarında bulunan tenekelerde ateş yakılmasına izin verildiğinden onunla ısınabildiklerini öğreniyoruz.

    Uzun ve yorucu bir yolculuk ardından kızımız karnım gurulduyor ben acıktım deyip Milli Park içersinde bulunan HABİTAT RESTAURANT'ta birşeyler yemek istedi. Patika yoldan yukarı doğru çıkarak ulaştığımız Habitat Restaurant'ta o yemek yerken bizde keyifle çaylarımızı yudumladık. Yemek sonrası doğada yürüyüşe devam tabiki..


    Büyükgöl: Deringöl'den sonra Büyükgöl'e doğru yürüyoruz. Bu gölün derinliği ise 15 metreyi buluyor. Milli Parık'ın en büyük gölüdür. İçersinde birçok balık türünü barındırıyor.
                                      

    Gölün çevresini dolaşırken küçük bir kuş önümüze çıkıyor. O kadar güzelki yakından görmek için yaklaştığımda kaçmıyor benden. Belki insanlara alışık olduğundandır yada fotoğraf çekeceğimi anladığından poz vermek istediğindendir. Yakalamışken bu güzel pozu fotoğrafı çekmeden olmazdı.😐

                                       

    Seringöl: 1.758 metrekare büyüklükte olup  içersinde balıklar barınmaktadır.  Fotoğraf çekmiş olmama rağmen görüntü kalitesi nedense  çok kötü. Bu nedenle sizlerle paylaşamıyorum maalesef .
    Yedigöller o  kadar muhteşem ki manzara bizi mest ediyor adeta. 😊 Aşağıdaki fotoğraftada görüldüğü gibi göl üzerine yapılmış olan bu yerlerde ziyaretçiler  keyifle bu güzel manzarayı seyrediyor ve çektikleri  fotoğraflarla bu anları ölümsüzleştiriyorlar.     
                                         
    Heyalanlar sonucunda oluşan bu göller bize yorucu ve zorlu yolculuğumuzu unutturuyor. Dağın, üst kısmında bulunan Nazlıgöl, İncegöl, Kurugöl ve Sazlıgöl'ü de görmek için bulduğumuz patika yoldan gezimize devam ediyoruz. Patika yoldan tepeye doğru çıkarken gürülgürül yakan su karşımıza çıkıyor.


    Burdan yukarı doğru ilerlerken küçük bir şelale ile karşılaşıyoruz.

                                               
    Dağın üst kısmında bulunan göller:
    İncegöl: Adından anlaşıldığı üzere uzun ve incedir.  Derinliği 2 metredir.

                                    
    Sazlıgöl: İncegöl'ün arkasında bulunan Sazlıgöl'ün üzeri otlarla dolu olduğundan yemyeşil görünüyordu.

                                  
    Kurugöl: Bu göl gerçekten kuruydu. Nazlıgöl'ün suları yükseldiği zaman su Kurugöl'e ulaştığında suyla dolabiliyormuş.
    Nazlıgöl: Burada çadır kuran bir grup kamp yapıyordu. Türkiye'nin en güzel Milli Parkı olan Yedigöller'de çadır dışında bir konaklama düşünüyorsanız Nazlıgöl'ün karşısında bungalov evlerde konaklama imkanı mevcut.

    Sizlerde gelirseniz çocukların rahat  ve keyifle oynamaları için onlar için mutlaka yedek kıyafet getirin. Ayrıca  hava şartlarına karşı her ihtimale karşı yanınızda hırka veya uzun kollu bir sweatshirt ve yağmur ihtimaline karşı yağmurluk bulundurun.
    Biz buraya gelirken yolda çok yorulduk ama gerçektende havası temiz bu muhteşem yeri görmekten ve gezmekten çok keyif aldık. Saat 18:30 gibi eve gitmek üzere yola çıktık. Milli Park'tan çıktıktan yakşık 5 dakika sonra ATMACA SEYİR TERASI'nın girişine  arabamızı park ettik ve çayımızı yudumlarken tepeden yemyeşil manzarayı seyre koyulduk. ( Milli Park'ta telefonumuz çekmiyordu fakat bu alanda telefon çekiyor bilginiz olsun.)




    Hava iyice kararmadan burdan ayrılarak Bolu'da  bir restaorant'ta Oltu Çağ Kebabı yiyerek karnımızıda doyurduktan sonra bu güzel günü evin yolunu tutarak bitiriverdik.

    Bir sonraki gezimizde buluşmak üzere sevgiyle kalın.😑       

23 Ağustos 2017 Çarşamba

Kerpe, Kefken, Cebeci Gezimiz

Hafta içi kalabalık olmaz düşüncesi ile Pazartesi günü günübirlik gitmeyi planladığımız Cebeci gezimiz için sabah erkenden kalktık.
Önce güzel bir sabah kahvaltısı yaptık. Daha önce hiç gitmediğimizden dolayı nasıl bir yer olduğunu merak ediyorduk. Gezer bir şeyler yeriz beğenirsek başka bir günde denize girmek için gideriz diye çok erken saatte yola çıkmadık açıkçası.

Yıllık izinde olduğumuzdan İstanbul'da değildik. Karasu'daki yazlığımızdan öğleden sonra 13:30 gibi yola  çıktık. Yollar gayet sakin ve güzeldi. Yani hiç trafik yoktu. 😊 Yaklaşık bir saat 10 dakika sonra Kerpe'ye geldik. Bu kadar yol gelmişken daha önce hiç görmediğimiz Kerpe'nin plajına bir uğrayalım ve görelim dedik.   Halk plajı sanırım hafta içi olması nedeniyle kalabalık değildi. Özellikle çocukları ile beraber gelen aileler bulunuyordu. Denizi sakin ve temizdi.


Halk plajını ve çevresini biraz dolaştık ve  plajının hemen arkasında bulunan restourantta gözleme ve çayımızı içtikten sonra buradan çıkarak yolumuza devam ettik.

Sonraki durağımız Kefken oldu. Bu arada Kerpe ve Kefken'in birbirine çok yakın olduklarınıda söylemeliyim. Kefken sahil şeridinde bir balıkçı limanı bulınmakta. Kefken'in halka açık plajıda gayet temiz ve sakindi. Denizin sakinliği dışında burasıda çok kalabalık değildi.😉 Kerpe ve Kefken'in özellikle çocuklu ailelerin İstanbul ve çevresinden uzaklaşmadan hafta sonları gelebilecekleri güzel mekanlar olduğunu söyleyebilirim. Neyse Kefken'de de halk plajını keşfettikten ve çevreyi biraz dolaştıktan sonra asıl merak ettiğimiz Cebeci'ye doğru yola koyulduk.  Yaklaşık 5 dakika sonra Kocaeli ilinin Kandıra ilçesine bağlı bulunan Cebeci'ye ulaştık.



Cebeci Nasıl Gidilir
Kocaeli Cebeci arası yaklaşık 76 km ve araçla yaklaşık 1 saat 10 dakika
Sakarya Cebeci arası yaklaşık 83 km ve araçla yaklaşık 1 saat 35 dakika 
İstanbul Cebeci arası yaklaşık 173 km ve araçla yaklaşık 2 saat 45 dakika sürmektedir. 
İstanbul'dan Tem otoyolu'ndan İzmit'i geçtikten sonra Kandıra çıkışına saparak veya Şile-Ağva-Kandıra yolunu kullanarak ulaşabilirsiniz.
Cebeci Plaj Ücreti
Giriş Ücretsiz, Şezlong : 10.-TL, Şemsiye: 10.-TL.


Cebeci sahilinde hediyelik eşyalar alabileceğiniz birkaç  küçük mağaza, birçok kafe ve restourant bulunuyor.


Biz aç olmadığımızdan yemek yemeyi tercih etmedik. Ancak bu sıcak havada dondurma yemeden olmaz diyerek  sahildeki Karafırın Simitçi Emin'den  aldığımız dondurmalarımızı 😅burada oturarak yedik hemde dinlenmiş olduk.

Cebeci Halk Plajı 2013 yılında Mavi Bayrak almış, kumsalı  4-5 km uzunluğunda.  Cebeci sadece Kocaeli'lilerin değil  İstanbul'luların da uğrak noktalarından olan güzel bir mekan. Plajı Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilmekte. Plajda duş ve kabin bulunmakta, denizi oldukça temiz ve  sakin, kıyısı kumluk.
                                                 Cebeci halk plajı duş ve giyinme odaları

Çocukların  kumlarla kaleler yapıp, sakin denize girebilecekleri güzel bir yer. Hafta sonu çocuklarla hem rahat edebileceğiniz hemde  güzel bir gün geçirebileceğiniz ve İstanbul'a da yakın olduğundan tercih edilebilecek bir tatil beldesi.

Buraya kafa dinlemek, kitap okumak, sakin bir ortamda denize girmek gibi nedenler dışında eğlenme vb.amaçlarla gelirseniz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Çünkü burası sezsiz sakin bir yer. Biz dinlenme ve gezme amacıyla geldiğimizden memnun kaldık.😍 Buraya gelenlerin memnun kalması geliş nedenine bağlı olarak değişir diye belirtmeliyim.
Burada kalmak isterseniz çevrede kalabileceğiniz birçok pansiyon ve apart bulunmaktada. Konaklamak için  sıkıntı yaşayacağınızı düşünmüyorum bu nedenle.

Biz bu güzel güne  Kerpe,  Kefken, Cebeci gibi güzel yerleri gezerek sığdırdık ve çok keyifli bir gün geçirdik. Ülkemiz o kadar güzel ki her gittiğimiz yerde farklı bir güzellikle karşılaşıyoruz. Bu güzelliklerden keyif almakta biraz bize bağlı bence. Yurt içi gezilerimiz içerisine Kerpe, Kefken ve Cebeci'yi de kattığımız için biz çok mutlu olduk. İstanbul'dan fazla uzaklaşmadan temiz bir denizde yüzüp, güneşleneyim,😎 güzel bir tatil yapayım diyorsanız, Kandıra yakınlarında bulunan Kerpe, Kefken, Cebeci sahilleri güzel bir tercih olabilir sizler  içinde. 

Mutlu ve huzurlu tatiller herkese.... 

8 Ağustos 2017 Salı

Sedef Adası

Hafta sonunda nereye gitsek diye hafta içinden birkaç alternatif düşünmüş olsakta İstanbul bu hafta sonu o kadar sıcaktı ki dışarıda gezmek akıllı bir insan işi değil diye düşündük ve Cumartesi sabahı evde kahvaltımızı yaparken ailece adalardan birine gidelim ama hangisine diye sorular sormaya başlarken bulduk kendimizi. Heybeliada, Kınalıada, Büyükada derken daha önce hiç gitmediğimiz ama merak ettiğimiz Sedef Adasına gitmeye karar verdik. 😊

Sedef Adasına Nasıl Gidilir ve Sedef Adası Yol Ücretleri
Kahvaltımızı yaptıktan sonra plajda bize lazım olabilecek eşyalarımızı çantamıza koyarak yola koyuluverdik. Maltepe'den Kartal'a bindiğimiz minübüsten Kartal Devlet Hastenesinde indik ve yürüyerek sahil tarafına geçtik. 
Ücretleri merak edenler için
Adalara giden motorların bulunduğu yerde  kişi başı 10.-TL den 4 kişi için Sedef Adası gidiş-geliş ücreti olarak 40.- TL ödedik. Ayrıca Sedef Adası plajına girmek içinde yine bu noktada bilet kesildiğinden kişi başı 25.- TL olan plaj giriş ücreti için 4 kişi toplamda 100.- TL ücret ödedik. Bu ödediğimiz 100.- TL giriş ücretine şezlong, su kaydırağı, şemsiye ücretleri dahil olduğunu belirteyim unutmadan. Saat 11:35 de Kartal'dan hareket eden motor yaklaşık yarım saat sonra rahat bir yolculuk sonrası  Ada'ya varıyor. 




Önce uygun bir yer bularak yerleşiyoruz. Deniz çok temiz, denize baktığınızda dibini görebiliyorsunuz. Bazen küçük deniz anaları görsemde ben pek etkilenmiyorum bu durumdan. Ada sakin ve kafa dinlemek için gayet güzel bir mekan.

Plajda kıyafetlerinizi değiştirmek için kabinler bulunuyor o nedenle denize girdikten sonra kıyafetlerinizi rahatça bu kabinlerde değiştirebilirsiniz.  Bizim bulunduğumuz yerdeki deniz derin o nedenle çocuklu aileler için, biraz ilerde çocukları ile  denize girebilecekleri küçük bir plaj daha var.  


Biz biraz yüzdükten sonra adanın etrafını dolaşıp çevrede neler var görmek istiyoruz. Plajdan biraz ilerledikten sonra biraz lüks olduğu anlaşılan başka bir özel plajla karşılaşıyoruz. Özel tekneleri ile gelenler burayı tercih ediyorlar. Ayrıca burada güzel birde restaurant olduğunu görüyoruz. Tepeden baktığımızda deniz manzarası o kadar güzel ki insana huzur veriyor burası adeta. 

Temiz bir ortam, ağaçlar ve çiçekler arasında büyüleniyoruz. Biraz daha  ilerlediğimizde sağda ''özel mülkiyettir girilmez'' yazısını görüyoruz. Bu yazının biraz ilersinde oturan birkaç kişi  bize daha fazla ileri gitmememizi çünkü özel mülkiyet olduğundan  izin verilmediğini söylüyorlar. Bizde halkın kullanımına açık olan bu kadar küçük olan yani yaklaşık 100 metrelik alandan geri dönmek zorunda kalıyoruz.
Denizde yüzdükten bir müddet sonra acıktığımızdan dolayı,  plajda bulunan büfeye verdiğimiz patates kızartması, köfte, meyve suyu, çay siparişimiz sonrası karnımızı doyuruyoruz. 
İstanbul'dan kaçmak ama İstanbul'a yakın bir yere gidip kafanızı dinlemek istiyorsanız burası bence ideal bir yer. Tabi herkesin beklentisi farklı olabilir. Benim beklentimi burası karşıladı diyebilirim.  Temiz hava, deniz, aile, yeşilik, sezsizlik, huzur daha ne olsun ki.😃
Adadan dönüş akşam 17:30 ve 18:30 daki motorlarla sağlanıyor. Birçok kişi 17:30 daki motora binerek dönüyor biz ise biraz daha kalmayı tercih ediyoruz. 18:30 dan sonra geri dönüş için  araç bulunmadığından biz adadan 18:30 daki motorla Kartal'a geri dönüyoruz. 

Kartal'a gelmişken taze balık yemeden dönmeyelim diyen eşimi dinleyerek akşam yemeği olarak balık yemeyi tercih ediyoruz.

Yemek sonrası eve dönüyor ve bu güzel günün sonuna geliyoruz.
Bir sonraki gezi notlarımda görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın...