xpr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

MENÜ

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Seyehat ipuçları
  • Yurt içi gezilerimiz
  • Yurt dışı gezilerimiz
  • Çocuklarla hafta sonuÇOCUK
  • YAŞAM
  • GENEL BİLGİLER
  • 27 Ekim 2016 Perşembe

    İstanbul Akvaryum

    2011 yılında açılmış olan ve açıldığı günden beri gitmek istediğimiz fakat bir türlü fırsat bulup gidemediğimiz bir yerdi İstanbul Akvaryum. Nihayet birkaç gün önceden yaptığımız  bir planla hafta sonunda hem Florya'da deniz havası alacak hemde Akvaryumu ziyaret edecektik.

    Cumartesi günü kızım, annem ve yiğenimle beraber kendi arabamızla trafiğede kalmamak için erkenden yola koyulduk. Saat 10:05 gibi kapıdan içeri girdiğimizde aydınlık bir bilet holü ile karşılaştık. Gişe ve çalışan sayısı yeterli olduğundan sıra beklemeden biletlerimizi aldık. Bu arada gişede görevli personelin gayet güleryüzlü ve yardımsever olduklarınıda söylemeden geçemiyeceğim.
    Akvaryumu uzun süredir görmek istediğimizden dolayı giriş için oldukça sabırsızlanıyor ve turnikelerden görevlilerin yardımı ile biletlerimizi okutarak giriş yapıyoruz.

    Bu arada vestiyer hizmeti ücretsiz. Yanınızda sizin rahat gezmenizi engelleyecek veya gezerken yanınızda sizi yoracak çanta gibi eşyalarınız varsa bunları buraya bırakabilirsiniz.

    İki kattan oluşan ve coğrafi özelliklerine göre 16 farklı tema uygulanmış olan kompleksi büyük bir keyifle gezmeye başlıyoruz. Akvaryumda yer alan temalı bölümler şöyle:

    Karadeniz Bölümü
    İlk durak Karadeniz'in sualtı dünyasının canlandığı bölüm. Duvarlarda asılı yazılarla gerekli olan bilgileri alabiliyorsunuz. Başta hamsiler olmak üzere Karadeniz'de yaşayan bazı balık türlerini burda görüp seyredebiliyorsunuz.

    İstanbul Boğazı
    Akvaryumun en ilgi çekici yerlerinden biri İstanbul Boğazı. Bu bölümde İstanbul Boğazı ekolojisi canlandırılmış.

    Marmara Denizi
    İstanbul Boğazı bölümünden çıktıktan sonra Kapalıçarşı temasının canlandırılmış olduğu bir mini bölüm var. Burdan hemen Marmara Denizi bölümüne giriyorsunuz. Ön yüzgeçlerini kaybetmiş olan Cartta Caretta'yı görüyor ve ayrıca Marmara sualtı varlığına kadar pek çok konuda bilgileniyorsunuz.

    Çanakkale Boğazı
    Coğrafi sıralama göz önüne alınarak Marmara'nın ardından Çanakkale Boğazı canlandırılmış. Kuzeyden güneye doğru indikçe denizaltı çeşitliliğinin artığını görüyorsunuz.

    Ege Denizi
    Bu bölümde akvaryumun ilgi çekici yerlerinden biri. Buradaki canlıları haryan hayran izliyoruz. İstanbul'un en önemli ulaşımı olan Marmaray'ın yapımı sırasında Yenikapı'da toprakaltında bulunan gemi batıklarından biride burada yer alıyor. Ege Bölümü'nde ayrıca mermer Poseidon heykeli bulunuyor. Burade denizler tanrısı Poseiden'la fotoğraf çekilebilirsiniz.

    Ege Bölümü'nden çıkınca üst kattaki gezi düzergahı buarda sonlanıyor. Şimdi alt kata inmek gerekiyor.
    Üst kattan alt kata iniş için merdivenleri kullanıyoruz. Engelli ve  bebek arabalı ziyaretçiler için asansörde mevcut.

    Alt kat gezimiz

    Süveyş Kanalı

    Alt kattaki ilk durağımız Süveyş Kanalı'nın canlandırıldığı alan oluyor. Büyük küçük herkesin ilgisini çekebilen bir bölüm burası.Maketlerle kanalın açılma öncesi ve sonrasındaki görüntüler sergileniyor. Süveyş kanalı ardından Kızıldeniz'e giriyoruz. Kızıldeniz'in canlı çeşitliliği bakımından  dünyanın en zengin noktalarından biri olduğu bilinmekte. 

    Antartika
    Burada İstanbul'un tek buzdağı adıyla serilenen buz kütlelerini görüyorsunuz.Buzdağlarının hemen yanında Penguen heykelleri yer alıyor. 

    Akdeniz
    Burada Akdeniz coğrafyası yaratılmıştı.

    Cebelitarık Boğazı
    Akdeniz'den çıkınca Akdeniz'le Atlas Okyanusu'nu birbirine bağlayan Cebelitarık'a geliyorsunuz.2 yanı akvaryum olan ufak bir tünel  burası.

    Batı Atlantik
    Batı Atlantik Yeni Dünyayı yani Amerika kıtasını keşfin başlangıç noktası olduğundan ayrı bir öneme sahip Akvaryumda buna değinilmiş.

    Orta Atlantik Sırtı  
    Akvaryumun ana tankı, yani en büyüğü buarası. Dev balinalar, köpekbalıklarının evide burası. Buradan çıktıktan sonra  Panama Kanalı ve Pasifik Okyanusu 'nu geziyoruz.

                                    Gezimiz sırasında çekmiş olduğumuz bazı fotoğraflar








    Yağmur Ormanı

    İstanbul Akvaryumda bulunan temalı bölümleri bitirdikten sonra Yağmur Ormanınıda mutlaka gezmenizi öneririm. Sıcaklığı ve nem oran, birbirinden farklı canlı çeşidi, zehirli kurbağalar, dünyanın en küçük timsah türü olan cüce kaymanlar Amazon atmosferini birebir yaşatacak cinsten. Buradaki bitkiler Kostarika'dan getirilmiş.

    Rakamlarla İstanbul Akvaryum

    100 dönüm arazi içersinde toplam 22 bin m2'lik alanda 2 katlı bir proje.
    6.800 metreküp su hacmine sahip, toplam 64 tank bulunuyor.
    Yaklaşık 1.500 çeşit, 17.000 adet kara ve deniz canlısınun bulunduğu Dünyanın en büyük tematik akvaryumu.
    Akvaryum coğrafi bir rotayı takip ederek Karadeniz'den Pasifik'e kadar uzanan toplam 16 farklı temanın uygulandığı bir güzergahta yolculuk yapıyorsunuz.

    İstanbul Akvaryumdaki Canlılar


    Kırmızı piranalar    : Sürüler halinde dolaşır ve avlanırlar.
    Limon Köpekbalığı : Akvaryumun en büyük canlısı. Ortalama ömrü 25 yıl. 
    Rus mersinleri   : Siyah hayvarı ile ünlüdür. Dinazorlardan beri günümüze gelmiş nadir balık türlerindendir.
    Palyaço Balıkları   : Herhangi bir balık dokunduğunda salgıladığı toksit madde ile zehirleyip içine çeken anemonların salgıladığı zehir, dünyada bir tek palyaço balıklarının derisinden geçmez.

    İstanbul Akvaryumda bulunan orfozlar genellikle cinsiyet değiştirirler. Belli dönemlerde erkek veya dişi olabilirler.

    En tehlikeli canlılar arasında olan 2.5 metrelik anakonda, köpekbalıkları,vatozlar,piranalar ve daha birçok deniz ve kara canlısını bir arada görebileceğiniz İstanbul Akvaryumu'nu gezme fırsatını kesinlikle kaçırmayın.

    İstanbul Akvaryumda yapılabilecek aktiviteler

    Aynalı Labirent
    Akvaryumun gezi düzergahı bitince Aynalı Labirent'tede girerek keyifli zaman geçirebilirsiniz. Akvaryuma girişte Labirent içinde bilet alırsanız daha ucuz oluyor. Eğer bileti ayrı almak isterseniz. Aynalı Labirent girişinde bulunan ayrı bilet gişesinden alabilirisiniz.

    İçerisi hafifçe ışıklandırılmış loş bir ortam duvarlarında aynalar olan bir labirent ve girdikten sonra çıkış yolunu bulmanız gerekiyor. Biz büyükler girmedik bu aktiviteye, kızlar girdi ve çıkışı çabucak buluverdiler doğrusu.

    Köpekbalıkları ile dalış
    Köpekbalıklarının bulunduğu alanda uzman ekipler eşliğinde dalmak isterseniz önceden telefon veya mail atarak rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Dalış yapmak için 14 yaş ve üzerinde olmanız, dalışa engel herhangi bir rahatsızlığınızın bulunmaması gerekiyor. Dalış sonrasında katılımcılara ''İstanbul Akvaryum Dalış Sertifikası'' veriliyor.

    Ziyaretimizin sonuna geldik
    Genel olarak baktığımızda yaklaşık 3 buçuk -4 saat gibi bir zaman gezdiğimiz   İstanbul Akvaryum'da çok güzel vakit geçirdik. Yetişkinlerin olduğu kadar çocuklarında ilgisini çeken bu kompleki kesinlikle gelip görmenizi tavsiye ediyorum. 

    Akvaryumdan tamamıyla çıktıktan sonra Aqua Alışveriş Merkezi'nede uğrayıp yemek yedik ve alışveriş yaptıktan sonra bu keyifli günün sonuna geldik.

    Sizde güzel bir gün geçirmek, çocuklarınızla değişik bir gün geçirmek istersiniz diye İstanbul Akvaryum'un adresini  paylaşıyorum 😃

    Şenklikköy Mahallesi, Yeşilköy Halkalı Cad. No:93
    Florya-İstanbul



18 Ekim 2016 Salı

Şirince -İzmir

Yine bir yaz tatili için İzmir'deyiz. Bir hafta sonu havanın güzel olmasınıda fırsat bilerek rotamızı Şirince'ye çevirdik.

Bu arada Şirince ile ilgili kıyamet güne ilişkin söylenenlerden kısaca bahsetmek istiyorum.

Şirince 2012 yılında Maya Takvimi sayesinde dünya çapında bir üne kavuştu. Maya takvimine göre 21 Aralık 2012 de gezegen Marduk dünyadaki yaşamı sona erdirecekti. Buna inanan bir çok insan vardı. Bu insanlar Şirince'nin bu felaketten zarar görmeyeceğine inanııyorlardı. Kehanete göre 22 Aralık 2012 de Hz.İsa Şirince'ye gelecekti. Bu beklenti nedeniyle dünyanın çeşitli yerlerinden birçok insan Şirince'ye gelerek pansiyonları doldurdu.Kehanet bu ya işte..Tabii maya tutmadı. Ancak köy bundan son derece güzel yararlandı.

Neyse biz gezimize geri dönelim..
İzmir-Aydın otobanında Selçuk tabelasından sapıyoruz ve Selçuk içersinden Şirince tabelalarını takip ederek dağ yolundan Şirince'ye varıyoruz. Şirince içersinde araba ile dolaşılamadığından  bir otopark bularak aracımızı park ediyor ve  dar sokaklarda gezmeye başlıyoruz. Köy gerçekten ismine yakışır Şirin bir Rum köyü. Dolaşırken yerli ve yabancı çok sayıda turist olduğunu görüyoruz.

Biz sabah evden çıkarken sabah kahvaltısı yaptığımızdan bu kadar güzel ve şirin aynı zamanda temiz havası olan köyde serpme kahvaltı yapma fırsatından mahrum kalıyoruz maalesef..

Şirince'de yıllara meydan okuyan çok sayıda tarih kokan evlerin önünden geçiyor ve yokuş yukarı yürüyerek  mis gibi dağ havası alıyoruz ve  Kiliseye varıyoruz. Şirince'de 2 tane kilise bulunuyor. Bunlardan biri St. John Kilisesi. İçeri girdiğimizde duvarda işlenmiş birkaç el yapımı resim görüyoruz. Güvenlik olmadığından dolayı bunların korunamamış olması nedeniyle üzülüyoruz.

Yöre halkının yaptığı ve çarşıdaki dükkanlarda ve köy meydanında satmaya çalıştığı iğne oyalı yazma, zeytin, zeytinyağı, sabun, mağnet, biblo,ev tekstil ürünleri gibi çeşitli ürünleri dolaşarak yakınlarımıza hediyeler alıyoruz.
.
Şirince'ye gelmişken meşhur şirince şaraplarının tadına bakmadan geri dönülmez diyerek yol boyunca bulunan şarap dükkanlarına giriyor ve  en güzel meyve şaraplarının tadlarına bakıyoruz.En çok tadını beğendiklerimizden hem kendimize hem yakın arkadaşlarımıza alıyoruz. Burada en meşhur şarabın yaban mersini şarabı olduğunu öğreniyoruz. Ayrıca vişne, çilek, kavun, nar, ayva, böğürtlen, ahududu, şeftali, elma gibi çeşitleri olan meyve şaraplarını buraya geldiğinizde mutlaka tadmanızı öneriyorum. Gerçekten hepsinin tadı ayrı bir güzel.

EEE bu kadar gezmenin sonunda yoruluyor ve acıkıyoruz. Mantı, gözleme, sarma, güveçte kurufasulye canımız hangisini çekiyorsa bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Çay ve kahve keyfinden sonra Şirince gezimizi sonlandırıyoruz.

Bir başka gezi notumuzda buluşmak üzere hoşçakalın.





16 Ekim 2016 Pazar

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

2016 Şubat'ında okullar yarıyıl tatiline girmiş ancak işlerimiz nedeniyle henüz yıllık izin tarihimiz belli olmadığından bir tatil planı yapmamıştık. Kızım ise yarıyıl tatilinde farklı bir yerlere gitmek istediğini dile getiriyordu. Onlarında tatil hakkı diyerek bir fırsat yaratıp hemen Cuma günü yıllık iznimi aldım. Uzun bir süredir Kıbrıs'a gitmek istediğimizden dolayı tatilimizi Kıbrıs'ta geçirmeye karar verdik.Cumartesi günü sabah tur şirketine giderek Uçak, otel, havaalanı-otel transfer ücretini ödeyerek Salı günü için rezervasyonumuzu hızlı bir şekilde tamamladık. Yurt dışındaki ilk deneyimimizin gitmek için vize gerekmeyen Kıbrıs olması özellikle tercih nedenimizdi. Eşim izin alamadığı için sadece kızım ve ben gideceğimizden kızımın benimle Yurt dışına çıkabilmesi için eşimin  noterden muvafakatname düzenletmesi gerekiyordu. Onuda eşim o gün hallediverdi.Salı günü Sabiha Gökçen Havaalanında sorunsuz olarak tüm kontrollerden geçtik ve uçağımıza bindik. Yaklaşık 1 saat 10 dakika süren yolculuğumuz sonrasında  uçak Ercan Havaalanına indi. Bavullarımızı aldıktan sonra bizi bekleyen aracımıza binerek otele doğru yola çıktık.  35-40 dakika kadar süren yolculuğumuz sonrasında kalacağımız otele vardık. Deniz kenarında bulunan gayet bakımlı ve güzel otelimize yerleşerek sabah kahvaltımızıda otelde yaptıktan sonra çevreyi dolaştık. 
Lefkoşe ve Gazimagusa'ya gidecek bir tur olduğunu öğrendiğimizde hemen bizde katıldık. Aslında bizde gidebilirdik ancak turla gittiğimizde gezdiğimiz ve gördüğümüz yerler hakkında ayrıntılı  bilgi veren rehberlerin olması daha faydalı olmakta.

Gittiğimiz yerler hakkında rehberimizden gerçekten çok şey öğrendik.

Lefkoşe'de ;
Selimiye Cami, Büyük Han, Lefkoşe Surları, Girne Kapısı,Barbarlık Müzesi gördüğümüz yerler arasındadır. 
Bu gezimiz sırasında bizi en çok etkileyen Barbarlık Müzesi oldu.Lefkoşe ve Barbarlık müzesi ile ilgili öğrendiğimiz bilgileri burada  paylaşmak istiyorum.

Lefkoşe 2''ye bölünmüş bir başkent olup, Lefkoşe'yi  2'ye bölen hatta yeşil hat adı verilmiştir. Yeşil hattın kuzeyi Türklerin yaşadığı, güneyi ise Rumların yaşadığı bölgedir. Ara bölge ise Birleşmiş Milletler Barış Gücü koruması altındadır. Türk vatandaşları Güney Kıbrıs'a shengen vizesi olsa dahi giriş yapamamakta, Kıbrıslı Rumlar ise Türk Bölgesine sınırdan yürüyerek pasaport ile giriş yapabilmektedirler.

Barbarlık Müzesi; Silahlı gözü dönmüş Rumlar bir gece vakti Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay doktoru Elazığlı Binbaşı Nihat İlhan'ın evine geldiler.(Tarihte bu geceye kanlı noel adı verilmiştir.)
Alay doktoru ise 18 Aralık günü  Alay'a gitmişti.Yaralı Türkler'e şifa dağıtıyordu. Nihat İlhan 6 ay önce Amerika'dan Türkiye'ye dönmüş, Haydarpaşa Askeri Hastanesinde göreve başlamış, çok geçmeden tayini Kıbrıs'a çıkmıştı. Geldikten sonra çocuklarınıda yanına aldırmış güvende olsunlar diye Kıbrıslı Türk ailelerin yakınındaki bu evi tutmuştu.

Rumlar Alay doktorunun kapısına dayandığında sesleri duyan Mürüvvet İlhan, çocukları Murat, Kutsi,
ve Hakan'ı yanına alarak evin banyosundaki küvetin içine girer, o sırda evde bulunan evin sahibi Ferdiye hanımda tuvalete saklanır. Kapıyı kırarak içeri giren Rumlar Binbaşının kuvetin içindeki ailesini, kurşun yağmuruna tutarlar. Ev sahibi kadınıda tuvalette tararlar.Bu baskında 33 el ateş edildiği şehitlerin vucutlarındaki yaralardan ve duvarlarda yeri halen belli olan kurşun izlerinden anlaşılmaktadır. Binbaşı eşi ve çocuklarının şehit edildiğini 4 gün sonra öğrenir.
                                             
                                                   Barbarlık Müzesi Girişi

 

Gazi Magusa'da;
Salamis Harabeleri, Venedik Sarayı, Lala Mustafa Paşa Cami, Namık Kemal Zindanı gördüğümüz yerler arasındadır.


Lala Mustafa Paşa Cami

Eski adı St.Nicholas Katedrali olup,Lüzinyanlar döneminde 1298-1312 yılları arasında ina edilmiştir.Dönemin en güzel Gotik yapılarındandır. 1571 yılında cami haline getirilmiştir.
Katedralin girişinde 1298 yılında dikilen tropik incir yani Cümbez Ağacı adanın en yaşlı ağacı vardır. Yaklaşık 700 yıllık ağacın yılda 7 kez meyve verdiği söylenmektedir.

                                                      St.Nicholas Katedrali
                                                 Lala Paşa Mustafa Paşa Cami




                                                 
,                                                   Tropik İncir / Cümbez Ağacı


KIBRIS'TAKİ 2.GÜNÜMÜZ

2.günümüzde Girne/Güzelyurt dağ yolu üzerinde Çamlıbel beldesinde bulunan  Mavi Köşke gitmeyi ve buranın tarihini öğrenmek istedik.Mavi Köşk'e giden tur olmadığını öğrendiğimiz için sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra otelden kalkan otobüs ile önce Girne'ye gittik.









Girne'de Girne Kalesi ve çevresini dolaştıktan sonra oradanda Mavi Köşk'e giden dolmuşlara bindik.Yaklaşık 45 dakika süren yolculuk sonrasında dolmuş bizi Mavi Köşk'ün kapısına kadar götürdü. Müze olarak turistlerin ziyaretine açık olan Mavi Köşke girişte kişi başı 2.-TL ödedik ve  bir asker tarafından müzeyi gezecek olan misafirlerden grup oluşturularak Mavi Köşk gezisine başladık.Yani Müzeyi tek başınıza dolaşamıyorsunuz. Bir asker eşliğinde geziyor ve bilgi alıyorsunuz. Köşk içersinde fotoğraf çekmek yasak. Kıbrıs'a gelenlerin mutlaka gidip görmesi gereken  bir yer olduğunu söyleyebilirim.

Köşk 1956 yılında  Pablo Paolides tarafından yaptırılmıştır.Paolides Kıbrıs doğumlu İtalyan asıllı Rumlardandır. Paolides avukat olmasına rağmen  Ortadoğunun en büyük silah tüccarıdır ve dönemin Kıbrıs Cumhurbaşkamı Başpiskopos  Makarios'un avukatıdır. Köşkün mimarı Paollides'in arkadaşıdır. Hiç kimseye köşkün yerini söylemesin diye arkadaşını öldürtmüştür.Kendisinin 1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs Harekatında evde yer alan tünellerden kaçtığı söylenmektedir.13 odası olan köşk, yapıldığı zamanın şartlarına göre çok lüks ve konforlu yapılmıştır. Köşkten tüm boğaz ve dağları görmek mümkün. O zamanın şartlarına göre tüm odaların klimalı olması gezenleri hayrete düşürmektedir.Paolides köşke gelen bayan misafirleri için bir süt havuzu yaptırmıştır. Dönemin ünlü aktrislerinden Sophia Loren'de köşke gelen ve süt banyosu yapan misafirlerden olduğu söylenmektedir. Köşk dışarıdan yani dağların zirve noktalarında dahi  hiçbir noktadan görülmemektedir.,

Köşkü gezdikten sonra harika bir havası ve manzarası olan bahçeye çıkıyorsunuz.Burda istediğiiz kadar fotoğraf çekebilirsiniz. Biz Mavi Köşk'ten, Paolides'in yaşamından ve anlatılanlardan çok etkilendik.  Kıbrıs'a gelenlerin mutlaka gelip görmesi gereken bir yer Mavi Köşk diyerek otele geri dönüş için dolmuşa gitmek üzere ayrılıyoruz buradan.






12 Ekim 2016 Çarşamba

Poyrazlar Gölü / Karasu-Sakarya

Poyrazlar Gölü Hakkında;


Poyrazlar Gölü Adapazarı-Karasu yolu üzerindedir. Sakarya il merkezine yaklaşık 8 km mesafededir. Sakarya nehrinin yanında olan ve nehrin taşıdığı alüvyonlarla akarsuyun önünün kapanması sonucu oluşan göl, adını hemen yanıbaşındaki yaklaşık 90 haneli Poyrazlar Köyü'nden almaktadır.
1 metre uzunluğundaki gölün eni 450 metredir. Kıyı uzunluğu 4.400 metre, ortalama derinliği 3 metredir. Gölün dibi bataklık olup burada yüzmek tehlikeli ve yasaktır. Gölün çevresi mesire alanı olarak kullanılmakta ve özel bir şirket tarafından işletilmektedir.Giriş çok cüzi bir ücrete tabidir. Bir tarafı tamamen ormanla çevirili olan Poyrazlar Gölü'ndeki orman içince sık ağaçlar bulunmaktadır. Çok güzel ve temiz havası var.Adapazarı civarında yaşayanlar ile İstanbul, Kocaeli gibi yakın illerde yaşayanların günübirlik gelip gezebilecekleri, piknik yapabilecekleri harika bir mekan.


Biz 2008 yılından beri her sene yaz aylarında Karasu'ya gitmemize rağmen Poyrazlar gölü'nü ilk defa Haziran 2016'da keşfettik. Piknik yapmak ve temiz hava alabilmek için bu kadar güzel bir yeri nasıl daha önce keşfetmediğimizi bir türlü anlayamadım doğrusu. Yazlığımız Karasu'da olduğundan dolayı bir hafta sonu tabelalardan adını gördüğümüz Poyrazlar Gölü'ne giderek piknik yapmaya karar verdik.  Piknikte yemek için canımız ne istiyorsa aldık tabi.Pikniklerin olmazsa olmazı Mangal'da pişirmek için etide unutmadık. Bindik arabamıza keyifle düştük yola. Göle gelen yol asfalt olduğundan rahatlıkla Göle geldik.
                 Göle giden yol resimde görüldüğü gibi asfalt ve arabalar çok rahatlıkla gidebiliyor.

Gölün ücret ödenerek giriş yapılan kapısı          




Daha Gölün girişinde ne güzel bir yer demeye başladık. En güzel tarafıda arabayla oturacağımız yere kadar gelip arabamızı oturacağımız yere park edebilmemizdi. Süper başka bir yanı ise içeri girdiğinizde bolca ahşap piknik masaların olması. Ayrıca mangal getirmenizede gerek yok çünkü yer yer yerleşik mangallar mevcut. Ancak yazın hafta sonu gidecek iseniz kalabalık olacağından siz temkinli olun ve yanınızda mangal götürmeyi unutmayın yinede. Biz sadece hamağımızı yanımıza almadığımıza üzüldük. Böyle yerlerde hamağı ağaca bağlayıp hamakta keyif yapmakta çok zevkli oluyor. Neyse unuttuğumuz hamaktı sadece çok şükür. Mangalda etleri beyler pişirirken biz bayanlarda Gölün etrafında yürüyüş yaptık.  Döndüğümüzde açık havada karnımızın iyice acıkmış olması nedeniyle hemen oturduk hepbirlikte yemeklerimizi yedik. Yemek sonrası birde çay demleyip bu güzel yerde çayımızıda büyük bir keyifle yudumladık.

Şehrin pis kokusundan ve havasndan, sitresten uzak bir gün geçirmenin mutluluğu ile yaptığımız piknikten çok büyük keyif aldık  doğrusu.




Piknik dışında Poyrazlar Gölü'nde neler yapabilirsiniz;

Gölün çevresini dolaşmak için gölde bulunan trenlere binerek tur atabilirsiniz.
Bisiklet kiralayarak gölün etrafındaki parkurda dolaşabilirsiniz.
Deniz bisikleti kiralayarak göl üzerinde tur atabilirsiniz.
Temiz havada gölün bir ucundan diğer ucuna kadar yürüyebilirsiniz.
Gölün çeşitli yerlerinde güzel fotoğraflar çekebilirsiniz


11 Ekim 2016 Salı

Maltepe Sahil Park

En güzel Pazar kahvaltısı sevdiklerinle yapılan kahvaltıdır bence.  Pazar günü kahvaltımızı yaptıktan sonra kızımız ödevini bitirdi. Bir müddet sonra sahile gidelim mi? diye sorduğunda Pazar günü için önceden yaptığımız bir planda olmayınca kabul ettim. Hazırlanırken arkadaşının araması üzerine istersen arkadaşında gelsin deyince sevindi bizimki. Herkes kendi anlaştığı kişilerle ve yaşıtları ile olduğunda daha mutlu olur tabiki. Bunun üzerine arkadaşını yani kendi tabirleri ile kankasınıda alarak Maltepe sahil yolunu tuttuk.İstanbul Anadolu yakasında bulunan Maltepe sahilindeki alan yapım aşamasında çok eleştirilmişti.

Bir çok çevre gönüllüsü tarafından dolgu katliamı olarak gösterilmesine rağmen inşaat aşamasında 1 milyon 200 bin metrekarelik alan dolduruldu ve parka çevirildi. Maltepe'den Bostancı sınırlarına kadar uzanan sahil bandında inşaa edilmiş olup 20 bin adet kadar ağaç dikildiği söylenmektedir.
                                             
                         Parkın içindeki piknik masalarının bulunduğu küçük bir bölüm


Dolgu alanda Türkiye'nin en büyük  paten ve bisiklet platfomları, büyük bir miting alanı var. Ayrıca çocuklara yönelik Survivor oyunlarını andıran oyun alanları, trambolinler, tırmanma ipinden kuleler, korsan temalı ahşap alanlar ve çocukların çok sevdiği Labirent alanı bulunmakta.  Bunların dışında
. konser alanı,
. futbol ve voleybol sahaları,
. yürüyüş parkurları,
. kaydıraklar,
. salıncaklar ve ayrıca piknik masalarının  olduğu piknik alanlarıda bulunuyor. Mangal yakmanın yasak olduğu bu alana piknik sepetinizi hazırlayarak açık havada piknik yapabilir aynı zamanda çocuklarınız parkta oyun oynayabilirler. 
Çocukların enerjilerini atmaları için, büyükler için ise dinlenme, sohbet etme, açık havada günün keyfini çıkarmak için harika bir alan.
                               
                                                   Çocukların tırmanma ipindeki keyifli anları   

           







Parkta İspark tarafından işletilen otopark bulunuyor. Park ücerti saat fark etmeksizin .5 .- TL./2 bin 865 araçlık otomobil parkında özellikle  yaz aylarında yer bulmak büyük bir mesele.İnsanlar genellikle sabah erken gelip tüm günlerini burda geçiriyorlar. Biz bu Pazar günü geldiğimizde hava biraz serin olduğu için park çok kalabalık değildi. 

Kızlar parkın çok kalabalık olmamasınıda fırsat bilerek gönüllerince güzel bir gün geçirdiler. Sizlerde çocuklarımızla şehrin gürültüsünden ve kirliliğinden uzaklaşıp  keyiflibir gün geçirmek istiyorsanız buraya mutlaka gelmelisiniz. 



8 Ekim 2016 Cumartesi

Mencilis Mağarası / Safranbolu-Karabük

Yıllık iznimizi alarak bu iznimizde farklı birşeyler yapmak istedik Apart veya otel odası kiralayıp sadece bir veya iki yere bağlı kalmak yerine yol düzergahımız üzerinde bulunan birçok güzel şehri ve bu şehirlerin ilçelerinden  görmek istediklerimizi gezerek en son Amasra'da konaklamaya yani aslında kısa bir Batı Karadeniz turu yapmaya karar verdik.

Gezimiz sırasında Kastamonu, Sinop, Bartın, Zonguldak, Safranbolu ve en son olarak Amasra'yı ziyaret ettik. Yolda giderken Safranbolu yolunda tesadüfen tabelalarda adını gördüğümüz  Mencilis Mağarasına, buraya kadar gelmişken mutlaka görmemiz gerekiyor diyerek gitmeye karar verdik. Tabelaları takip  ederek Mağarayı bulduk. Bu yazımdada yolunuz Safranbolu'ya düşerde gidersiniz ümidi ile Mencilis Mağarası'ndan bahsetmek ve gördüğümüz ve yaşadığımız şeyleri sizlerle paylaşmak istedim.

Arabamızı park ettikten sonra dik ve çok uzun bir merdivenden Mağaraya ulaşacağımızı o anda öğrendik. Merdivenler o kadar dikki zaman zaman durup dinlenmek zorunda hissediyorsunuz kendinizi. Ama buraya kadar gelmişken pes etmemeye ve devam etmeye karar verdik.

                  Dik merdivenleri çıkarken yorulduğumuz için  oturarak bir süre dinlendiğimiz yer
    



Hepimizin spor ayakkabı ve spor kıyafet giymiş olması yürüyüş sırasında rahat hareket etmemizi sağladı.Yürürken gördüğümüz manzara o kadar güzelki anlatamam görmeniz lazım bence. Bizim kızımız denizi sevdiği gibi, tarihi yerleri, mağaraları gezmeyide çok sevdiğinden bu dik merdivenleri çıkarken bize hiç zorluk çıkarmadı. Ancak bazı ailelerin çocukları yürümek istemediklerinden veya yorulduklarından dolayı zor anlar yaşadığına şahit olduk. Ama sizlerde bizim gibi dinlene dinlene ve manzarayı seyrederek çıkarsanız çok hoşlanacağınıza eminim.

Mağara hakkında kısa bir bilgi;

Safranbolu'dan Mağara yaklaşık 7 km.Mencilis Mağarası, 2003 yılında Turizme açılmış olup mağaranın uzunluğu 6042 metredir. Türkiye'nin 4.Büyük mağarasıdır. Bizim ziyaret ettiğimiz zaman sadece 400 metresi ziyarete açılmıştı. Nedeninin ise kısıtlı kaynaklarla düzenlenmeye çalışılması olduğunu öğreniyoruz.

Mağarayı Mencilis adında bir Fransız keşfettiği için buraya Mencilis Mağarası isminin verildiği, bu mağaranın nefes darlığı, astım ve bronşit gibi hastalıklara iyi geldiği söylenmektedir.. Yıllarca sadece yöre halkının bildiği bir yer olarak kalmış.Tanıtımı ve rEklamı yapılmadığından dolayı yeterince ziyaretçisi bulunmamaktadır.

Uzun bir merdiven yürüyüşünün ardından mağaranın kapısına ulaştık.İçeriye girer girmez dikkatimizi ilk çeken şey dışarıda kavurucu bir sıcak olmasına rağmen içerinin gayet serin olması. Mağaranın içersinin yaz-kış 15 derece sıcaklıkta olduğunu öğreniyoruz. İçerisi çok güzel aydınlatılmış ve mağaranın içinde yürüyüş yolları yapılmış.








Milyonlarca yıl önce oluşumu başlamış dünya harikası sarkıtlar ve dikitleri görünce büyüleniyoruz adeta. Oldukça rahat bir şekilde bu güzelliği seyre dalıyoruz. Farklı şekilde beyaz ve kahverengi gibi renklerde birsürü sarkıtlar var içerde. Hayranıkla inceliyor ve fotoğraf çekiyoruz. İyiki yolda Mencilis Mağarası tabelasını görüp burayı  gezmeye gelmişiz diyerek ziyaretimizi bitiriyoruz..








Eğer Safranbolu'ya giderseniz ve vaktiniz varsa mutlaka Mencilis Mağarasını görmeye çalışın. Ayaklarınıza da  yürüyüş sırasında rahat edebileceğiniz spor ayakkabısı giymeyi unutmayın.

Acarlar Longozu - Sakarya

Acarlar Longozu Sakarya'nın kuzeyinde Karasu ve Kaynarca ilçeleri arasında yer almaktadır ve 1.derecede sit alanıdır. İğneada Longozu'ndan sonra Türkiye'de 2.büyük, tek parça halinde en büyük Longozdur.. Burada çeşitli hayvan türleri yaşamaktadır. Bu hayvan türleri; sülün, yılan, çakal, çulluk, kaplumbağa, yaban ördeği, yaban kazı, tilki ve yaban domuzudur. Bunların dışında su menekşesi, su lalesi, göl soğanı, su zambağı ve nilüferler Longozda bulunan bitki türlerinden bazılarıdır.

                                                         Karasu Plajı'ndan


Yaz aylarında Karasu'ya gittiğimizde mutlaka Acarlar Longozu'na giderek hem temiz havadan yararlanır, hemde açık havada oturarak semaverde çay içmenin keyfini çıkarırız.😊 Burası yaz aylarında özelliklede okulların kapandığı dönemlerde oldukça kalabalık oluyor. Longozun hemen girişinde restoran bulunmaktadır, dışarıda ise masalar vardır. Gelirken yanınızda getirdiğiniz etleri, Longozda görevlilerden isteyeceğiniz  ve size hazır olarak gelecek olan mangalda pişirebilirsiniz. Longozdan alacağınız mangal ücreti değişebileceği için burada fiyat bilgisi paylaşmak istemedim. Otururken veya longozu gezerken çok sayıda gelin ve damat görmeniz mümkün. Onlar için bu güzel günlerini ölümsüzleştirecek olan fotoğraflarının çekileceği çok güzel bir mekan.

Eğer Mayıs - Haziran aylarında gelir iseniz Longozda göl yüzeyinde Nilüferleri görebilirsiniz.Burayı dolaşırken zevk alacağınız bir hususta suya batmış ağaçlar arasında tekne ve deniz bisikleti ile dolaşmak olacaktır. Ayrıca Longoz boyunca yürümekte insana ayrı bir zevk veriyor. 😊




İstanbul'dan Acarlar Longozu'na  Nasıl Gidilir?

İstanbul'dan Karasu'ya otobüs ile gitmeyi tercih edenler Harem Otogarından Karasu'ya giden Otobüslere bindiklerinde yaklaşık 2 buçuk saat sonra Karasu'ya varırlar. Karasu'dan ise Acarlar Longozu'na minibüs seferleri yapılmaktadır.

Kendi arabanız ile gelmeyi tercih ederseniz TEM otoyolundan Adapazarı'na gelip Adapazarı gişelerinden çıktıktan sonra Ankara istikametindeki Adapazarı şehir girişinden ( Tem'den çıkınca Düzce-Ankara istikametine köprüden sağa iniyoruz) giriyoruz. Adapazarı'na girdikten sonra sağ tarafa Karasu yol ayrımından girip Karasu'ya ulaşıyoruz. Karasu, İstanbul arası yaklaşık 2 buçuk  ile 3 saat arasında sürmektedir.

Henüz burayı görmedi iseniz havanın güzel olduğu  bir hafta sonu ailenizle giderek güzel bir hafta sonu geçirebilirsiniz. Eğer çocuklarınız var ise onlarında burada yemek yerken eğleneceklerini ve hatta Longoz üzerinde hep beraber yürürken gölde yüzen ördekleri  veya  tekneye  ve deniz bisikletine binen insanları izlerken hoşlarına gideceğini düşünüyorum.


7 Ekim 2016 Cuma

Palamutbükü - Datça

Palamutbükü şehir gürültüsünden uzak, sakin ve  huzurlu bir tatil arayanlar için çok güzel bir yer. Herşeyden önce bol oksijenli havası ile insanı mest etmektedir. Datça'nın en güzel ve en büyük koylarından biridir. Sahili bazı kısımlarda kum bazı kısımlarda çakıllıdır. Yol kenarlarında lokantalar ve çay bahçeleri vardr. Denizi Akvaryum gibi berraktır. Uzun sahil şeridindeki koyda yatlar ve tekneler için liman bulunmaktadır. Palamutbükü'ne gidenler buranın müdavimi olmuşlardır genellikle. Bizde fırsat buldukça gidip tatilimizin bir kısmını burda geçiririz ailece. Dönüşte ise buranın ünlü bademinden, balından ve hatta kekiğinden almadan dönmeyiz. Bugüne kadar Palamutbükü'ne giden arkadaşlarımızdanda hiç olumsuz bir yorum duymadık.

                                              Bizim sürekli  kaldığımız apart


Palamutbükü'nde kalabileceğiniz çok sayıda apart seçeneği bulunmaktadır. Son yıllarda gelen yerli ve yabancı turist sayısının artması ile beraber uer bulmak zor olmaktadır. Bu nedenle önceden rezervasyon yaptırmakta fayda var. Apartlardaki mutfaklarda yemek yapmanız için gerekli olan araç gereçler bulunduğundan yemeklerinizi  kendiniz yapabileceğiniz gibi, dışarıda restorantların sayısıda çok olduğundan istediğiniz gibi bir yer bulmakta sorun yaşamazsınız. Çocuklarınızla rahat edebileceğiniz, güzel bir tatil geçirebileceğiniz, memnun olarak eve geri dönebileceğiniz bir tatil cenneti. Şunuda unutmadan yazmak istiyorum burda ünlü bazı sanatçıların yazlıkları bulunduğundan her an Emel Sayın, Şevket Altuğ gibi sanatçılar ile karşılaşabilirsiniz.



Otobüs ile gidecekseniz Datça'da indikten sonra Palamutbükü'ne giden minübüslere binerek varabilirsiniz. Biz kendi arabamızla gittiğimizden ve yol biraz uzak olduğundan dolayı önce İzmir'e akrabalarımıza uğrayıp 1 gece kalıyor ve ertesi gün yola devam ediyoruz.

Palamutbükü'nde tekne turlarına katılabilir, Knidos Antik Kenti gezebilirsiniz. Hatta bir çok kişi Knidos Antik Kenti görmeden Datça'yı görmüş sayılmazsınız der. Knidos, Datça merkeze 38 km uzaklıkta olup Ege ve Akdenizin birleştiği bir noktadadır.
            
                                                        Knidos Antik Kenti


Knidos'a yatla gelip koyda demirleyenlerde bulunur. Bunlar hem denize girer, hemde Antik Kenti gezerler. Antik Kenti gezmek için  girişte  ücretini ödeyerek bilet alıyor ve  içeriye girebiliyorsunuz. İçeride tabelalar sizi yönlendiriyor. Antik Kent'in içi gerçekten çok büyük. Tiyatro, Apollon Tapınağı ve Sunağı, Güneş Saati, Agora ve Odeon kalıntılarını görmek mümkün.



Biz Knidos'a 3 kez gittik. İlk gittiğimizde buranın çok büyük olduğunu bilmediğimizden ve çok yorulduğumuzdan dolayı heryeri gezememiştik. Daha sonraki gidişlerimizde daha tecrübeliydik tabi. Tepeye çıktığınızda manzaranında muhteşem olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. 

                         Antik Kenti gezerken bir taraftanda muhteşem denizi seyredebilirsiniz



6 Ekim 2016 Perşembe

Seyehat İpuçları

Aşağıdaki bilgiler yurtdışı seyahatine çıkacak olanlar için en önemli bilgiler olduğundan dolayı seyahate çıkmadan önce son kez kontrol etmenizde fayda olduğunu hatırlatmak isterim. Şimdiden kolay gelsin.

- Döviz Almayı Umutmayın

Gideceğiniz ülkenin para birimini gitmeden önce öğrenip yanınıza o para biriminden bir miktar almalısınız.Gittiğim yerden alırım diye düşünüyorsanız dikkatli olun.Çünkü yurt dışında daha yüksekten çeviriyorlar. Ayrıca kredi kartımdan çeviririm diye düşünüyorsanız boşuna komisyon ödemiş olursunuz.

-Pasaport ve Vize

Pasaport süresinin dolup dolmadığını kontrol edin. Ülkeye göre değişmekle beraber genel olarak pasaport süresinin en az 6 ay geçerliliği olması gerekmektedir. Gideceğiniz ülke vize ile gidilebilecek ülkeler arasında ise vizenizi kontrol etmeyi unutmayın.

-Yanınıza sıvı alacak iseniz dikkat

El bağajınıza 100 ml'den fazla sıvı ürün alırsanız havaalanında kontrol noktasında bunlar alınmaktadır.El bagajlarında taşınmasında sınırlama olan sıvılar uçak altı bagajlarda havayolu şirketlerinin kuralları çerçevesinde taşınabilmeltedir.Sıvı kısıtlamaları uygulaması Sabiha Gökçen ve Atatürk Havaalanında hem iç hat uçuçlarında hemde dış hat uçuşlarında uygulanmaktadır.Ayrıca tırnak makası vb kesici maddeleride sadece vereceğiniz uçak altı bagaja koyabilirsiniz.

-Yurtdışı Harç Pulu


Yurtdışına seyehat edecekseniz kişi başı 15.-TL olan yurtdışı çıkış harç pulu almalısınız.Eğer önceden almadıysanız havaalanında harç pulu gişelerinden alabilirsiniz.

-Sigortanızı iyi araştırın

Vize başvurusu sırasında yaptırdığnıız seyehat sigortasının size sağladığı hizmetleri iyi araştırın.Yurtdışında başınıza birşey geldiğinde  bu araştırmak size çok şey kazandıracak ve gönül rahatlığı ile harcama yapabileceksiniz.


-Diğer önemli ipuçları

İngiliz sömürgesi ülkelere gidecekseniz yanınızda international bir şarj cihazı götürün.

Pasaportlarınızın ve geçerli vizelerin olduğu sayfaları akıllı telefonlarınıza fotoğraf olarak saklayın. Böylece ülke içersinde yanınızda pasaport taşımak zorunda kalmazsınız. Kaybolur veya çalınırsa bu fotoğraflar çok işinize yarayacaktır.